EtsGroup santral intercom ve güvenlik kamera sistemleri Web Adresimiz : http://etsgroup.com.tr

Hayat dediğimiz olguyu Ben güne benzetirim. Ne bir saniye uzun Ne de bir saniye kısa...
Biraz
düşünün. Sabahın ilk ışıklarında Doğar gün Taze saf yumuşak Bir kucaklaşmayla. Yükselir
yavaş yavaş sonra, Dağların, tepelerin,ağaçların üzerinden. Eriştiğinde doruğa
Artık tamamlamıştır doğuşunu. Gün ve Doğa bakışır bir an; sonra Günün
sıcaklığı iner yavaş yavaş Doğanın yüreğine.
Ve filizlenir Ölümsüz
aşk tutkusu. Kor olur Günün ateşi Doğanın yüreğinde. Onunla bütünleşir toprak, Çiçekler,ağaçlar,insanlar Şahittir
bu tutkuya.
Kısaca … Doğa aşık olmuştur güne. Saatler biribirini kovalar, Sonra
saniyeler geçer geri sayıma. Ve gün doğaya Veda eder sessizce. Geldiği gibi Vakur ve sakin bir
tavırla Süzülür aralarından Dağların tepelerin ağaçların.
Dallara tüneyen kuşlar, Onu
uğurlamak için yükselirler göklere. Gün batımı zamanı gelmiştir artık…. Büker çiçekler
boynunu, Doğa sevgilisinin ardından Sessizliğe gömülür.
Uzaklardan Duyulur bir guguk kuşunun
hıçkırığı Gün son defa bakar sevgilisine.. Ve gömer kendini karanlıklara..
Hayat
da böyle değil midir? .. Ya bizler... Nice sevgililer gün batımı gibi zamansız ayrılırlar
birbirinden... Hayat gün gibidir, Zamanı şaşırmaz bir an. Sessiz ve sorgusuz doğar ve batar.
Sevgim tarifsiz benim, Hani derler ya ölürcesine... Ölümde tarifsiz kalır, Sevdam ruhların ötesine... Kalbimde
volkanlar, Dayanılmaz acılar her yanımda... Senle var olan dünyamı, Yaşıyorum hayal
dünyasında... Yok yok ben sensizliği hiç yaşamıyorum, Sen olmasan da yanımda...
Sevdamı
her anlattığımda, Eksik kalıyor bir yanı... Ne yazsam sana az, Ne söylesem eksik bir yanı... Sevgim
o kadar büyük ki, Dindirmiyor gözümdeki yaşları... Hani bir anlayabilsen, Sana anlatamadıklarımı...
Böyle
bir sevdayla sevmisim seni, Akıllara zarar şekilde... Hani normal sayılmam ben, Kabul edeceksen et
bu şekilde...

|
|

|
SİNAN ÇİFTÇİ
DÜĞÜNDEN HATIRA AYKUT CAN GENÇ
|
Gittin...
Ben arkandan sadece baktım.
Oysa söyleyecek o kadar çok şeyim vardı ki... ’’gidersen, iyiye dair ne varsa içimde
yitireceğim hepsini. Gidersen, sönecek içimdeki ateş ve bir daha hiç kimse yakamayacak. Gidersen, karanlığa
mahkum edeceksin günlerimi. O karanlıkta yolumu kaybedeceğim...’’ diyecektim sana. Konuşamadım...
Gittin... gidişini görmemek için gözlerimi kapattım. Öğlesine acıdı ki içim, tutup
koparsalardı kolumu, bacağımı bu kadar acı duymazdım. Acım yaş olup akmalıydı
gözümden. Ağlayamadım...
Gittin... gidişini önlemek için tutmalıydım ellerinden.
Ellerim değilmiydi her dokunuşunda seni ürperten?! ürperirdin yine biliyorum. Bir kez dokunsam, bir
kes tutsam ellerini, gitmek için biriktirdiğin bütün cesaretin kaybolurdu. Tutamadım...
Gittin...
bir yıkım gibiydi gidişin. Sen adım, adım uzaklaşırken benden çöküp kaldı
bedenim olduğu yerde. Nice terk edişlere dayanan bu yürek bu kes yenilmişti. Bu kadar zayıf değildim
ben, kalkmalıydım. Kalkamadım...
Gittin... oysa ben geldiğin gün gideceğini biliyordum.
Hazırdım gidişine. Kaçak zamanları yaşıyorduk. Zaman bitecek ve sen gidecektin.
Bense gidişinin ertesi günü hayatıma kaldığım yerden devam edecektim. Edemedim... Başlayamadım...
Gittin... bir şey söyledin mi giderken? ‘KAL’ dememi istedin mi? Son bir kez
‘ SENİ SEVİYORUM ’ dedin mi? ‘BEKLE BENİ DÖNECEĞİM’ dedin
mi? Beynim öylesine uğulduyordu ki... Duyamadım...
Gittin... Nereye gittiğin önemli değildi.
Binlerce kilometre uzaklarda dahi olsan, iki metre ötemde de fark etmiyordu. Artık yoktun ve asıl bu
düşünce beni felç ediyordu. Kurtulmalıydım senden, bu yokluğun duygusundan kurtulmalıydım.
Kurtulamadım...
Gittin... unutulanların arasına katılmalıydın. Anıları
bir sandığa koyup hayatı bir yerinden yakalamalıydım. Bu aşk noktalanmalıydı,
bu sevdadan vazgeçmeliydim. Yapamadım...
Gittin... bir okyanusun ortasında, tek küreği
kaybolmuş sandalda dev dalgalarla boğuşan bir denizciyim artık. Bil ki; Sevmekten vazgeçmedim
seni, bil ki seninle birlikte sevdanıda taşıyacağım yüreğimde. Bil ki seni... unutamadım...
iste sevismek bitti ölüm gibi devam ediyor gece
ask henüz gidilmemis bir ülkedir, diyorsun
ne kadar uzak gitsen çikamazsin teninden kendinden çikamazsin ne kadar yakin gelsen
sessizce dinliyorum gecenin
çanlarini açik bir yara gibi çaliyor çanlar vuruluyor sesinde çanlarin hayvanlari
çikamiyorum senden ne kadar
uzak gitsem sana varamiyorum ne kadar yakin gelsem
gözlerinde acinin ürperen tenini oksuyorum nereye
akar, hangi ölü denize istiridyeden koparilan incinin kani biliyorum
ölüm gibi devam ediyor gece susamis
bir yangini söndürerek kalbimde çekiyorum körelmis bir atesin bayragini sesindeki çanlarin en yüksek kulesine
kapaniyor
gecenin agir kapisi sonsuz mavi bir cam kiriliyor içimde
öpüyorum öper gibi gözlerini son defa ölüm gibi
bir askin gözyaslarini
İNCÜVEZ DERESİ
İçinde bir sır gibi saklarsın biliyorum nice aşklara sevdalara şahitliğin
var.
oysa benim her yanına geldiğimde aylardan haziran günlerden hangi gün saatin kaç
olduğunu bilmediğim bir andır ama her sana baktığımda hatırlatır bana işte o
gördüğün cumhuriyet ilk okulu burası eski bir mapus hane bu okulsa ilk oy kullandığım yer diye
oysa ben hala okuduğu okul sevdanın yeşer diği yer diye anıyordum incüvez deresini
her seferinde adını sorup her seferinde yeniden dinliyordum o geçmiş hikayeyi o da hiç itiraz etmeden bıkmadan
usanmadan on yedi yıldır her seferinde aynı cevapları veriyordu oysa ben yeniden seviyor
yeniden aşık oluyordum her seferinde esmer tenine uzun boyuna sevgiyle dolu yüreğine ve bana
sabırla tahammul edişine bense bütün gizliliğimle sırlarla dolu hayatımla öylesine yeniden seviyordum
sadece incüvez deresi şahit oluyordu bu dünyadan kopuk . yaşamaya dermansız ölüme koşar adımlarla
gidişimi
18/06/2007
Sana Geldim |zamanı çözmek güçtü koştururken gece yarısı rüzgârlarına beklenen; yağmur
sonrası doğacak güneşti.
bütün gece düşündüklerimi göğsümün sol çekmecesine yerleştirdim özenle
seçtiklerimi nefesime kattım.
pencere pervazlarına dokundum usulca sevecen ve duydum sesini yalnızlığın...
kimselere
söylenmemiş sözlerle sana geldim.

AY KARANLIK
Maviye/Maviye çalar gözlerin,
Yangın mavisine/Rüzgarda asi,
Körsem/Senden gayrısına yoksam
Bozuksam/Can benim, düş benim,
Ellere nesi?
Hadi gel,
Ay karanlık...
Itten aç/Yılandan çıplak,
Vurgun ve bela
Gelip durmuşsam kapına
Var mı ki doymazlığım?
İlle de ille/Sevmelerim,
Sevmelerim gibisi?
Oturmuş yazıcılar
Fermanım yazar
N'olur gel,
Ay karanlık...
Dört yanım puşt zulası,
Dost yüzlü,
Dost gülücüklü
Cıgaramdan yanar.
Alnım öperler,
Suskun, hayın, çıyansı.
Dört yanım puşt zulası,
Dönerim dönerim çıkmaz.
En leylim gecede ölesim tutmuş
Etme gel,
Ay karanlık...

BİR AKŞAMÜSTÜDÜR
Bir akşamüstüdür şarabî
Bahçeler ve dağlar üzre hükümran;
Tam dünyayı dolaşmak saatindesin.
Ay ışığı su içer birazdan.
Kızarmış kalçalarını çanlar
Alabildiğine vurur.
Sen çocuk tulumunda
Matbaa mürekkebi
Rüsva olmuş ellerinin emeği,
Manşetlerde kilometre kilometre yalan
Sallanır durur.
Bir akşamüstüdür katil, muhteşem
Alıp götürmüşler dost dediğini
Almış rüzgârlar içini,
Ümide benzer, sevdaya benzer...
Soğuk bir namludur kör ve pusuda
Ense kökünde zulüm,
Ve sermiş cânım sofrasını dört başı mâmur
Burnun dibine hürriyet.
Seviyorum mümkün değil;
Aranızda kurşun, yasak bölge var
Sen genç, sevdan ölünecek kadar güzel
Kanunu yapanlar ihtiyar.
Ahmet Arif
HANİ KURŞUN SIKSAN GEÇMEZ GECEDEN
Yiğit harmanları, yığınaklar,
Kurulmuş çetin dağlarında vatanların.
Dize getirilmiş haydutlar,
Hayınlar, amana gelmiş,
Yetim hakkı sorulmuş,
Hesap görülmüş.
Demdir bu...
Demdir,
Derya dibinde yangınlar,
Kan kesmiş ovalar üstünde Mayıs...
Uçmuş, bir kuştüyü hafifliğinde,
Çelik kadavrası korugan'ların.
Ölünmüş, canım,ölünmüş
Murad alınmış...
Gelgelelim,
Beter, bize kısmetmiş.
Ölüm, böyle altı okka koymaz adama,
Susmak ve beklemek, müthiş
Genciz, namlu gibi,
Ve çatal yürek,
Barışa, bayrama hasret
Uykulara, derin, kaygısız, rahat,
Otuziki dişimizle gülmeğe,
Doyasıya sevişmeğe,yemeğe...
Kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri,
Asıl, bizim aramızda güzeldir hasret
Ve asıl biz biliriz kederi.
İçim, bir suskunsa tekin mi ola?
O Malta bıçağı,kınsız,uyanık,
Ve genç bir mısradır
Filinta endam...
Neden, neden alnındaki yıkkınlık,
Bakışlarındaki öldüren buğu?
Kaç yol ağlamaklı oluyorum geceleri...
Nasıl da almış aklımı,
Sürmüş, filiz vermiş içimde sevdan,
Dost, düşman söz eder kendi kavlince,
Kınanmak, yiğit başına.
Bu, ne ayıp, ne de yasak,
Öylece bir gerçek, kendi halinde,
Belki, yaşamama sebep...
Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu.
Hani, kurşun sıksan geçmez geceden,
Anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık...
Ve zehir - zıkkım cıgaram.
Gene bir cehennem var yastığımda,
Gel artık...
yine seninle geldi hayat
Bazen deryanın ortasında susuz kalmış bir kaptan
Bazen semalarda havasız kalmış bir pilot
Bazen çöl ortasında kuru bir gül
Bazen güneşin altında karanlıklara boğuluyorum
Soner TEMUR
- -----------Beş paralık olmuş
aşklar---------------
Bu gece hüzün dolu yüreğim, uyku
girmedi gözlerime biliyorum sebepsiz değil uykularımın kaçışı.
bir sevdanın yarası var yüreğimde durup durup kanayan
.
--
beni sana getiren hislerim ikimizde aynı patikada buluşturmuştu tıpkı eski günlerdeki gibi ,
ürkek bir çeylanı
andırıyordu tereddütle bakışımızı oysa ne çok özlemiştik ne çok istiyorduk bir
birimizi
sanki dokunsak bozulacaktı o büyülü sevda
kaçamak bakışlarla titreyen yüreğimizle kahkahalı
ağlayışlarımızla gözyaşlarına boğulduk ikimizde
- hiç bir şey konuşmadan
doyasıya yaşadık bir birimize olan özlemimizi
---------ikimizde biliyorduk bizi bizden uzak tutan
dokunmamıza izn vermeyen utandıran bir şey vardı
Geçmişimizle kirletmiştik
o güzelim sevdayı ihanet etmiştik
dokunsak bozulacaktı o büylü aşk
erişilmezsin güzelim biliyorum gökteki yıldız kadar uzak
güneş kadar sıcak ilk bahar yağmurundan sonra açan gök kuşağı gibi erişilmezsin biliyorum
ama elimde değil maral gözlüm ben güzeliliği erişilmez olanı seviyorum
soner Temur
24/03/2007.....04.30.
bazen kahkahayla gülüşler ürkütür insanları ayıplar
utanılacak bir şeymiş gibi ayıplarlar hiç bilmezlerki o içten
candan gülüşler kim bilir bir daha nezaman düşer insanın yüregine ne zaman coşturur bir daha
kaybolur gider o şahşahalı günler sessilikler alır yerini
artık yalancı tebessümlerle avutursun kendini
oysa bakışlarında gizlidir o eski gülüşlerin derinden bir iç çekip
anımsayışın bellidir bakışlarında konuşmasanan sessiz kalsanda hayata.
bir sessiz filim gibi geçer hayatın gözlerinin önünden
sahnede sen izleyicisi sensindir artık kimse bilmez derindir
.anlatılmaz yaşanır.
sonertemur
16/03/2007
mutluluğun tadı damağınızda kalsın bu hafta..........
İnsanoğlu mutluluğu hep hor kullanıyormuş...
Hep şikayetçi hep bıkkınmış...
Birgün melekler mutluluğu saklamaya karar vermişler...
Saklayalım, zor bulsunlar...
Zor buldukları için belki kıymetini bilirler diyerek başlamışlar
tartışmaya...
Sorun büyükmüş...
Mutluluğu saklamak kolay değilmiş çünkü...
Kimisi:
'' Everest'in tepesine saklayalım'' demiş, kimisi:
'' Atlas Okyanusu'nun dibine'' demiş.
Tac Mahal'in kubbesi, Mekke sokakları, İtalyan sofrası...
Bir hastanenin yenidoğan odası, dondurma külahı, şarap şişesi..
Sigara paketi, lale bahçesi...
Pek çok yer düşünmüşler ama hiçbiri yeterince zor gelmemiş...
Derken meleklerden biri:
'' İÇLERİNE SAKLAYALIM '' demiş...
'' Kimsenin aklına gelmez içine bakmak!!!''
İşte o gün bugündür mutluluk insanın kendi içinde saklıymış...
Hiçbir mutluluk kolay gelmiyor.Kolay kolay gülmüyor insanın yüzü... Emekte ve insanın içinde saklı mutluluk...
Ne başkasının ekmeğinde, ne başkasının evinde, ne de başka bir şeyde... Bu yüzden
gözünüz hep içeride olsun...
Siz dışını boşverin, içine bakın...
. |
. |
Bitti O Sevda.. |
. |
Bitti o sevda kesildi cigliklari martilarin Su gibi bitti,
suya karsit gibi bitti Itti kiyiyi adina deniz dedigimiz birsey Unuttuk ikimiz de her turlu yetinmezligi Kaybetti
kumarda gozlerim Kaybetti kumarda gozleri.
Bir koru ruzgarlandi gogus boslugumuzda sanki Uzaklasti agaclar
birbirlerinden Yakinlasti agaclar birbirlerine Yani her soluk alip verisimizde bizim Bir mekik gibi kalbin Bir
mekiki gibi kalbim Isleyip durdu bu yitikligi yeniden.
Ne kaldi Farkinda misin bilmem Gunduzler.. Gunduzler
biraz azaldi. |
. |
Edip Cansever |
Korku |
. |
herkes baska olur bir baskasiyla serin tutulmus iceri
koyu tutulmus disari yolculuk bu bilinmez getirdikleri yolculukla genclik arasinda catilmis mitoloji her
hikâye oradan gecer dünyaya
yillar önceydi hani, sahilde uzun bir gece, sabaha karsi, ortalik aydinlaniyorken
birdenbire kararlastirilmamis gözlerle bakmistik dünyaya sanki derin, kör yorgunlugumuzdan siyrilip ilk kez
görüyorduk her seyi büyülenmistik, saskinligimiz korkutmustu bizi
kisik sesle, Daha aksamdan baslar sabahin yolculugu,
demistin.) Sanki zaman koyup gitmis bizi burda.
sabahina cekip gittin, ben degildim korktugun biliyorum sen,
zamanin gectigini ve dünyanin korkulacak bir yer oldugunu o gece kesfetmistin. (Agustos-Ekim 1997, Baskalarinin Gecesi)
|
. |
. |
. |
Seni Sevdim |
. |
Seni sevdim, Seni birdenbire degil usul usul sevdim. 'Uyandim
bir sabah' gibi degil, Öyle degil nasil yürür özsu dal uçlarina Ve gün isigi sislerden düssel ovalara... Seni
sevdim... Artik tek mümkünüm sensin. |
. |
. |
Haberin Olmaz |
. |
Bir gece ansizin rüyana girip Bir ömür yasarim haberin
olmaz Seninle bir güne bir ömür verip Sevdana kosarim haberin olmaz
Yagmurum; günesin ardindan gelen Ferhat'im
ugruna daglari delen Belki bir mendilim yasini silen Derdine düserim haberin olmaz
Bir sarki olurum senin
dilinde Dikensiz bir gülüm belki elinde Belki bir yagmurum bahar yelinde Saçini oksarim haberin olmaz |
. |
. |
*******Feryatlar Firardaydi....! (Biricik Babam Için) *******
|
. |
Yasinler yarim kaldi ruhunun tesliminde, Ellerin benimleydi
az önce ellerimde,
Tez geldi aci haber dönüslerim güç oldu, O kisacik varislar git gide uzuyordu,
Kapina
geldigimde bir telas adimlarda Sonra seni gördüm tüm fani bakislarda,
Göz yaslarim dizgini bosaltmisti bir kere,
Feryatlar firardaydi sarilirken Anne' me,
Sonra yanina geldim, uzanmis yatiyordun, Yüzünde gelincikler, Cennete
kosuyordun,
Hiç bir sey konusmadan alnindan öptüm önce, Hemen mi gidiyorsun böyle alel acele,
Kefenini
getirdik; cebi yok cepkeni yok Anladim bir kez daha ölümden ötesi yok,
Yikayip ellerimle, sürdüm misler amberler,
Kardesim geliyordu, o da benden bin beter,
Ikimizde sarilip, seni son kez öperken, Gelinin yola çikmis, ama
geç ama erken,
Omuzumda tasidim hiç aklima gelmezken, Kimler yoktu ki baba, musallaya giderken,
Namazini
top yekun, kildik huzur içinde, ALLAHIM hep çagirir kulu böyle sevince,
Mezarliklar içinde seninde yerin hazir,
Son durakta bir telas, topraklar sana nazir,
Ellerimle indirdim; yatirdim sere serpe, Kardesimle ben hariç
duruyorlar el pençe,
Ilk küregi kim kapti topragi atmak için, Dostlarinda bir telas, senin rahatin için,
Buymus
demek ki dedim topraga gelip gitmek, Elden bir sey gelmiyor sadece sabir etmek,
Topraklara hasretin bitmedi kürek
kürek Masallarda sanirdim bir varmis yokmus demek,
Dünürüne kos yetis, bekliyor biliyorum, Senin menzilin
tamam, ben hala yürüyorum,
Günler sular misali, bilsen nasil geçiyor, Annem helva yaptirdi, yedin diye veriyor,
Iste böyle babacigim, mekanin Cennet olsun, Yattigin topraklara nurdan isiklar dolsun,
Kefenini getirdik
cebi yok cepkeni yok, Anladim bir kez daha ölümden ötesi yok.......! |
Hani Kursun Siksam Geçmez Geceden |
. |
Yigit harmanlari, yiginaklar, Kurulmus çetin daglarinda
vatanlarin. Dize getirilmis haydutlar, Hayinlar, amana gelmis, Yetim hakki sorulmus, Hesap görülmüs. Demdir
bu...
Demdir, Derya dibinde yanginlar, Kan kesmis ovalar üstünde Mayis... Uçmus, bir kustüyü hafifliginde,
Çelik kadavrasi koruganlarin. Ölünmüs, canim, ölünmüs Murad alinmis... Gelgelelim, Beter, bize kismetmis.
Ölüm, böyle alti okka koymaz adama, Susmak ve beklemek, müsis Genciz, namlu gibi, e çatal yürek, Barisa,
bayrama hasret Uykulara, derin, kaygisiz, rahat, Otuz iki disimizle gülmege, Doyasiya sevismege, yemege... Kaç
yol, aglamakli olmusum geceleri, Asil, bizim aramizda güzeldir hasret Ve asil biz biliriz kederi.
Içim, bir
suskunsa tekin mi ola? O Malta biçagi, kinsiz, uyanik, Ve genç bir misradir Filinta endam... Neden, neden
alnindaki yikkinlik, Bakislarindaki öldüren bugu? Kaç yol aglamakli oluyorum geceleri... Nasil da almis aklimi,
Sürmüs, filiz vermis içimde sevdan, Dost, düsman söz eder kendi kavlince, Kinanmak, yigit basina. Bu, ne ayip,
ne de yasak, Öylece bir gerçek, kendi halinde, Belki, yasamama sebep... Evet, aglamakli oluyorum, demdir bu. Hani,
kursun siksan geçmez geceden, Anlatamam, nasil issiz, nasil karanlik... Ve zehir - zikkim cigaram. Gene bir cehennem
var yastigimda, Gel artik... |
. |
Ahmed Arif |
Gözlerin Istanbul Oluyor Birden |
. |
Seninle bir yagmur basliyor iplik iplik, Bir güzellik
doguyor yüregime siirden. Martilar konuyor omuzlarima, Gözlerin Istanbul oluyor birden. Aksamlardan, gecelerden,
senden uzagim Siirlerim rüzgardir uzak daglardan esen Durgun sular gibi azalacagim Bir gün, birdenbire çikip gelmesen.
Sarkilarla geleceksin, duygulu, ince Yalniz gözlerime bak diyeceksin. Ellerim usulca ellerine degince Kaybolup
gideceksin Bir elim seni çizecek bütün pencerelere Bir elim seni silecek. Kalbim: Ebemkusagi; günde bin kere Senin
için yeni bastan can kesilecek. Ne güzel seni bulmak bütün yüzlerde Sonra seni kaybetmek hemen her yerde Ne güzel
binecegim vapurlari kaçirmak Yapayalniz kalmak iskelelerde. Seninle bir yagmur basliyor iplik iplik, Bir güzellik
doguyor yüregime siirden. Martilar konuyor omuzlarima, Gözlerin Istanbul oluyor birden. |
. |
Yavuz Bülent Bakiler |
Sarkilar |
. |
Agladigini istemem ben ölürsem Beni en sevdigin halimle
hatirla Uzak bir yerde çalistigimi düsün Hayatta olduguma inan Bir gün gelir kendiliginden Geçer bütün üzüntüm.
Her yeni gelen günü Yeni bir ümitle beklemeli Her yeni gün Yeni havalarla gelir. Gece, yagan yagmurla
uyursun Sabah, bir de bakarsin odan günesli
Her gelen vapuru, treni Yeni bir ümitle beklemeli Her gelen
vapur, tren Yeni insanlarla gelir Ben esmerdim güzelim Bu sefer bir sarisini seversin Ask yasayanlar içindir.
|
. |
Necati Cumali |
Gülderen Çocuk |
. |
Sokakta karsilastim. Satarken güllerini, Alirken alin
terini. Yirtikti elbisesi, Ayaginda terligi.
Bir kör topal babasi, Ve mezarda anasi. Daha on bir de
yasi, Agarmis saçi basi.
Bir amaç için yasar, Akli fikrinde hep var Babaciginin asi.
Köhne bir
kulübede, Kapida iskemlesi. Giderken oturuyor, Iskemleye babasi.
Sabahlari tez kalkar, Erkenden ise
çikar. Cadde cadde sokak sokak, Al yanagindan almis, Kirmizi güller satar.
Serseriler alir bazen, Kazandigini
hepten. Bazen gülle oynaya, Gelir eve erkenden.
Günes batmadan evvel, Mutfaksiz eve kosar. Babacigina
asi, Yirtiklarini döser. |
Beklenen Sevgi
Karanlıkta, zifiri karanlıkta, Işık arar gibi Düştüm peşine
sevginin Bazen bir ele dokundum Tatlı ve sıcak, Ama çoğu kez Boşlukta kaldı ellerim.
Çile
dokudum Hayat tezgahında İplik iplik, lif lif Sevgiler riyâ çıktı, Sevgililer riyâkâr. Yılmadım,
yorulmadım Umutla bekledim. Bir ömür geçti Beklemek yolunda Ne beklediklerim geldi, Ne de gelenler Beklemeye
değdi sonunda.
Tilsim ve Kum |
. |
Içimdeki hayvanin suya indigi saatler tilsim ve kum
gümüs kadar çiplak altin kadar bulanik sükut ve konusmak ve olmamis seyleri hatirlamak Hatira diye içimdeki
hayvanin suya indigi saatler disindaki derin uyku dile kaçtim cinnetinden, cehenneminden dile geçtim dile
gelmezken uykudayken söylediklerim kum söndü tilsimla dindim |
. |
Murathan Mungan |
Tilsim ve Kum |
. |
Içimdeki hayvanin suya indigi saatler tilsim ve kum
gümüs kadar çiplak altin kadar bulanik sükut ve konusmak ve olmamis seyleri hatirlamak Hatira diye içimdeki
hayvanin suya indigi saatler disindaki derin uyku dile kaçtim cinnetinden, cehenneminden dile geçtim dile
gelmezken uykudayken söylediklerim kum söndü tilsimla dindim |
. |
Murathan Mungan |
ÖYLE ÖZLEDİMKİ
Burnumda tütüyor ovaları dağları
Haziranda görülür tezek bağları
Kör oğlu kazan tepür kayaları
Yayla yollarını öyle özledim ki,
Öküzle pullukla ekin ekerdik
Talada çayırda tırpan çekerdik
Sabah namazında ota giderdik
Dirgeni tırmığı öyle özlediki
Zemeride tipi basardı ovayı
Tezek fıkşı doldururduk sobayı
Merekteki dişi kırık yabayı
Ambarı eşiği öyle özledim ki
Göllerde kurbağa ördek sesi
Koyun kuzu hoş nefesi
Çimenlerden çiçekten alır besini
Pullu kır atımı öyle özledim ki
Hani bacalardan kızak kayardık
Aşık oynar hem onları boyardık
Yağlı yavan ne bulursak yiyerdik
Lavaş ekmeğini öyle özledim ki
Büyük çayda olta ile balık tutardık
Yorulurduk çimenlerde yatardık
Çuma peynirine soğan doğrardık
Taş pağaçasını öyle özledim ki
Özek tero yemlik kobuğu
Çalılıkta kestiğim sepet çubugu
Çeşmeden içtiğim o soğuk suyu
Kımı turşusunu öyle özledim ki
Gelinler kızlar dokurdu halıyı
Emsalsiz yoğurdu peyniri balı
Köy meydanında o yorgun hali
Genci ihtiyarı öyle özledim ki
CamuşOsman da yrdiğim öğle yemeği
Azmı verdik o toprağa emeği
Emi dayı hala teyze demeyi
Bayram günlerini öyle özledim ki
Bambaşka olurdu yaylalarda şenlik
Çalışır çabalardık yapardı dirlik
Genci ihtiyarı olurdu birlik
Sohbeti lisani öyle özledim ki
Tarla tapanında atol toplardık
Bir oyana bir bu yana hoplardık
Sonra gelir çelik çomak oynardık
Çocukluk yıllarımı öyle özledimki
Meleşir kırlarda kuzu koyunu
Düğünde bayramda gel gör oyunu
Temiz havasını soğuk suyunu
Çayırı çimeni öyle özledim ki
Morevin ağzında tahıl yıkardık
Arasıra döner köye bakardık
Tezek toplar orda ateş yakardık
Külde patatesi öyle özledim ki
Bıhçı göllerinde ördeğin sesi
Top yolu pancarlık tavsan tepesi
Oluşlar her biri tarih parçası
Temürün çayırını öyle özledim ki
Sabahın erkenden çıkardık yola
Dipler eteğinde verirdik mola
Hastalık yorulmak nedirki ola
Yaya yürümeyi öyle özledim ki
Övmüşte yaratmış sanki yaradan
Denizi görmedik kısmet karadan
Nasıl oldu biz ayrıldık oradan
Gezdiğim yerleri öyle özledim ki
Göle de kaşar çıldırda çeçil peyniri
Suyu bir hayattır kura nehrinin
En baş gıdasıdır yaşlının gencin
Ptekte balı öyle özledimki
Posofun meşurdur şeker elması
Damlada yemiştik kabak dolması
Hanak yalnızçamın temiz havası
Sarı çam ormanı öyle özledimki
Hocuvan hasköy mertlik gururu
İşleri düzenli özleri doğru
Bizi sevenker olsun duyuu
Dağı ovasını öyle özledim ki
Gurbetlik getirdi bunları dile
Kimbilir ne kadar çekeriz çile
Köyümden uzak olsamda bile
Geçen yıllarımı öyle öledim ki
Rasim öğretmenin konuşur dili
Görmüyor gözleri titriyor eli
Dedegül köyümdür ardahan ili
diyari ilimi öyle özledim ki
Rasim Temur
10.04 1997
ankara

Içkiye Benzer Bir sey |
. |
Içkiye benzer bir sey var bu havalarda Kötü ediyor insani,
kötü Hele birde hasretlik oldu mu serde Sevdigin baska ye Sen baska yerde Dertli ediyor insani, dertli Içkiye
benzer birsey var bu havalarda Sarhos ediyor insani, sarhos... |
. |
Orhan Veli Kanik |
. |

Sil baştan yaşama sansım olsaydı eğer, Oturup saymazdım eski
yanlışlarımı. Kusursuz olmaya çalışmaz, rahat bırakırdım yüreğimi. Ve
elbette, çok daha olurdu sevdalarım, İçine az buçuk da ciddiyet katılmış. Bu denli titiz
olmazdım hiç,öyle bir şansım olsaydı eğer. Korkmazdım daha çok riske girmekten. Daha
çok yolculuğa çıkar, gündoğumlarını kaçırmazdım asla; Hele dağlara tırmanmanın
keyfini. Hiç bilmediğim yerlere giderdim gidebildiğince. Doyasıya dondurma yer, boşverirdim kuru
fasulyenin nimetlerine. Öyle bir şansım olsaydı eğer, Dertlerim de yaşamın gerçeğini
taşırdı, yalnızca düşlerin değil. İşte hani onlardan, her dakikasını
verimli geçirenlerden biriydim. Aynı an’lara geri dönebilseydim eğer, Yalnızca iyi ve güzel olanları
tatmak isterdim yeniden.
Öğrenmediyseniz hala, öğrenin artık: Yaşam an’lardan oluşur.
Sadece an’lardan.... Şimdiyi yakalayın.
Yanında termometresi, bir şişe suyu, şemsiyesi
ve Paraşütü olmadan yerinden kıpırdamayanlardan biriydim. Ama yeni baştan yaşayabilseydim
eğer, İyice hafiflemiş olarak çıkardım yolculuklara. İlkbahara yalınayak girer,
Sonbahara dek unuturdum pabuçlarla yürümeyi. Hiç bilinmeyen yollara dalardım, tadını çıkarırdım
gün ışığının, Çocuklarla daha çok oynardım, sil baştan edebilseydim eğer...
Ama heyhat, seksenbeşindeyim artık Ve biliyorum ki,.. ÖLMEKTEYİM.
Jorge Luis BORGES
1899-1986

yinesensiz geçen bir gecenin
sabahında yağmurun altında sırılsıklam o ıssız sokağın başındaki
sokak lambasının soluk ışığı altındayım düşen her yağmur tanesiyle
adını yazıyorum duvarlara .ama sen perdeni bile arlayıp bakmadın yine.

Ben Sana Mecburum |
. |
ben sana mecburum bilemezsin adini mih gibi aklimda tutuyorum büyüdükçe
büyüyor gözlerin ben sana mecburum bilemezsin içimi seninle isitiyorum
agaçlar sonbahara hazirlaniyor bu
sehir o eski istanbul mudur? karanlikta bulutlar parçalaniyor sokak lambalari birden yaniyor kaldirimlarda yagmur
kokusu ben sana mecburum sen yoksun
sevmek kimi zaman rezilce korkuludur insan bir aksam üstü ansizin yorulur
tutsak ustura agzinda yasamaktan kimi zaman ellerini kirar tutkusu birkaç hayat çikarir yasamasindan hangi
kapiyi çalsa kimi zaman arkasinda yalnizligin hinzir ugultusu
fatihte yoksul bir gramafon çaliyor eski zamanlardan
bir cuma çaliyor durup köse basinda deliksiz dinlesem sana kullanilmamis bir gök getirsem haftalar ellerimde ufalaniyor
ne yapsam ne tutsam nereye gitsem ben sana mecburum sen yoksun
belki haziranda mavi benekli çocuksun ah
seni bilmiyor kimseler bilmiyor bir silep siziyor issiz gözlerinden belki yesilköy'de uçaga biniyorsun bütün islanmissin
tüylerin ürperiyor belki körsün kirilmissin telâs içindesin kötü rüzgâr saçlarini götürüyor
ne vakit bir yasamak
düsünsem bu kurtlar sofrasinda belki zor ayipsiz fakat ellerimizi kirletmeden ne vakit bir yasamak düsünsem sus
deyip adinla basliyorum içim sira kimildiyor gizli denizlerin hayir baska türlü olmayacak ben sana mecburum bilemezsin..
|
. |
Attila Ilhan |
yüreğin buruk gözlerin nemli bakışların
sevgi dolu
gözlerin aklımda kaldı.
bakışların yüreğime bir yanardağ sıcaklığıyla
aktı.
ilk defa birine koşmak istedim.
sana gelmek
seninle bir ömür yaşamak
bir ömür yaşlanmak istedim.
oysa ilk defa aynaya baktım.
traş oldum, saçımı taradm.
gözlerimde gözlerini gördüm.
hayatımı ne kadar da boş ve anlamsız harcadığımı
gördüm.
ama bir şey farkettim...
bedenimin yorgun ve yaşlı
yüreğimin ise hala genç ve senin için attığını
HİSSETTİM... adını koyamadım sevgi dolu bakışlarının.


Hani dostluklar vardır? Yumurtanın, ak ve sarısı
gibi, Birbirlerine karışmadan, Bir kabuk içinde, kardeş misali, Hesapsız.
Hani dostluklar
vardır? Kağıt ve kalem gibi, Biri yazar, biri kaydeder, Hiç kimse, duyamaz bunu, derindir. Sessiz,
sedasız.
Hani dostluklar vardır? Yıllardır dilden dile, Kulaktan kulağa, nesilden
nesile, Anlatılır durur, destansı, Kitapsız, belgesiz.
Hani dostluklar vardır? İçinde,
alım satım yapılmaz. Yapılsada maliyetinedir, Komisyon alınmaz. Benim dostluğum,
Biraz buna benzer. Kimse bir şey anlamaz. ...... Emsalsiz, kayıtsız. ÇIKARSIZ..!

parmaklarının ucunda şu an hissediyormusun beni
bir kaynak suynundan oluşan akar suyun üzerine düşen yaprak gibi :
düşürüyormusun gülüşlerini ve öpüşlerini sesimin üztüne
akıyormusun benimle beraber

Yalniz Bir Opera |
. |
Ölü bir yilan gibi yatiyordu aramizda Yorgun, kirli ve
umutsuz geçmisim Oysa bilmedigin birsey vardi sevgilim Ben sende bütün asklarimi temize çektim
Imrendigin,
öfkelendigin Kizdigin, ya da kiskandigin diyelim Yani yasamislik sandigin Geçmisim Dile dökülmeyenin tenhaliginda
Kaçirilan bakislarda Gündeligin basibos ayrintilarinda Zaman zaman geri tepip duruyordu. Ve elbet üzerinde
durulmuyordu. Sense kendini hala hayatimdaki herhangi biri saniyordun, Biraz daha fazla sevdigim, biraz daha önem
verdigim. Baslangiçta dogruydu belki. Siradan bir serüven, rastgele bir iliski gibi baslayip, Günden güne hayatima
yayilan, varligimi ele geçiren, Büyüyüp kök salan bir aska bedellendin. Ve hala bilmiyordun sevgilim Ben sende
bütün asklarimi temize çektim Anladigindaysa yapacak tek sey kalmisti sana Bütün kazananlar gibi Terk ettin.
Yaz
basiydi gittiginde, ardindan, Senin için üç lirik parca yazmaya karar vermistim. Kimsesiz bir yazdi. Yoktun. Kimsesizdim.
Çikilmis bir yolun ilk duraginda bir mevsim bekledim durdum. Çünkü ben askin bütün çaglarindan geliyordum. Sanirim
lirik sözcügü en çok yüzüne yakisiyordu Yüzündeki kuskun kedere, gür kirpiklerinin altindan Kisik lambalar gibi isiyan
gözlerine Çerçevesine sigmayan Munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine Lirik sözcügü en çok yüzüne yakisiyordu.
Yaz
basiydi gittiginde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmisti Mayis. Seni bir siire düsündükçe Kanat gibi, tüy gibi, dokunmak
gibi Ucucu ve yumusak seyler geliyordu aklima. Önceki siirlerimde hiç kullanmadigim bu sözcük Usulca düsüyordu
bir kagit akligina, Belkide ilk kez giriyordu yazdiklarima, hayatima. Yaz basiydi gittiginde. Bir askin ilk günleriydi
daha. Ask miydi, degil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi? 'Eylül'de ayni yerde ve ayni insan olmami isteyen' notunu
buldum kapimda. Altina saat: 16.00 diye yazmistin, ve 16.04'tü onu buldugumda. Daha o gün anlamaliydim bu iliskinin
yazgisini Takvim tutmazligini Aramizda bir düsman gibi duran zamani Daha o gün anlamaliydim Benim sana erken
Senin bana geç kaldigini.
Gittin. Koca bir yaz girdi aramiza. Yaz ve getirdikleri. Döndügünde eksik, noksan
bir seyler baslamisti. Sanki yaz, birbirimizi görmedigimiz o üç ay, Alip götürmüstü bir seyleri hayatimizdan, olmamisti,
eksik kalmisti. Kirilmis bir seyi onarir gibi basladik yarim kalmis arkadasligimiza. Adimlarimiz tutuk, yüregimiz
çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi bakisiyorduk. Sanki ufacik bir sey olsa birbirimizden kaçacaktik.
Fotoromansiz, trüksüz, hilesiz, klisesiz bir beraberlikti bizimki. Zamanla gözlerimiz açildi, dilimiz çözüldü güvenle
ilerledik birbirimize. Gittin. Simdi bir mevsim degil, koca bir hayat girdi aramiza. Biliyorum ne sen dönebilirsin
artik, ne de ben kapiyi açabilirim sana. Simdi biz neyiz biliyor musun? Akip giden zamana göz kirpan yorgun yildizlar
gibiyiz. Birbirine uzanamayan Boslukta iki yalniz yildiz gibi Aci çekiyor ve kendimize gömülüyoruz Bir zaman
sonra batik bir asktan geriye kalan iki enkaz olacagiz yalnizca Kendi denizlerimizde sessiz sedasiz bogulacagiz Ne
kalacak bizden? Bir mektup, bir kart, birkaç satir ve benim su kirik dökük siirim Sessizce alacak yerini nesnelerin
dünyasinda Ne kalacak geriye savrulmus günlerimizden Bizden diyorum, ikimizden Ne kalacak?
Simdi biz neyiz
biliyor musun? Yikintilar arasinda yakinlarini arayan öksüz savas çocuklari gibiyiz. Umut ve korkunun hiçbir anlam
tasimadigi bir dünyada Bir sey buldugunda neyi, ne yapacagini bilmeyen çocuklar gibi Ve elbet biz de bu askta büyüyecek
Her seyi bir baska aska erteleyecegiz.
Kis basliyor sevgilim Hosnutsuzlugumun kisi basliyor Bir yaz daha
geçti hiçbir sey anlamadan Oysa yapacak ne çok sey vardi Ve ne kadar az zaman Kis basliyor sevgilim Iyi bak
kendine Gözlerindeki usul sefkati Teslim etme kimseye, hiçbir seye Upuzun bir kis basliyor sevgilim Ayriligimizin
kisi basliyor Giriyoruz kara ve soguk bir mevsime.
Kitaplara sarilmak, dostlarla konusmak, Yaziya oturup sonu
gelmeyen cümleler kurmak, Camdan disari bakip puslu sarkilar mirildanmak.... Böyle zamanlarda her sey birbirinin yerini
alir Çünkü her sey bir o kadar anlamsizdir Içimizdeki issizligi dolduramaz hiçbir oyun Para etmez kendimizi avutmak
için buldugumuz numaralar Bir aski yasatan ayrintlari nereye saklayacaginizi bilemezsiniz Çiplak bir yara gibi sizlar
paylastigimiz anlar, Esyalar gözünüzün önünde durur birlikte yarattiginiz aliskanliklar Korkarsiniz sözcüklerden,
sessizlikten de; bakamazsiniz aynalara, Çagrisimlarla ödesemezsiniz.
Disarda hayat düsmandir size Içeride
odalara sigamazken siz, kendiniz Bir ayriligin ilk günleridir daha Her sey asili kalmistir bitkisel bir yalnizlikta
Gün boyu hiçbir sey yapmadan oturup Kulak verdiginiz saat tiktaklari Kaplar tekin olmayan gögümüzü Geçici
bir dinginlik, düzmece bir erinç Suyu bosalmis bir havuz, fisten çekilmis bir alet kadar tehlikesiz Bakinip dururken
duvarlara Bos bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çicek, Unutulmus bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi,
hani, Unutsam esyanin gürültüsünü, nesnelerin dünyasinda Kendime bir yer bulsam, dedigimiz zamanlar gibi Kendimizin
içinden yeni bir kendimiz çikarmaya zorlandigimiz anlar gibi Yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutkunluk haline, bir
trafik kazasina, Basimiza gelmis bir felakete, iskenceye çekilmeye, ameliyata alinmaya Kendimizi hazirlar gibi.
Yani
dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benligimizi Ama öyle sessiz baktigimiz duvarlar gibi olmaya çalisirken, Ve
kazanmis görünürken derinligimizi Ne zaman ki, yeniden canlanir bagislamasiz bellegimizde Bir anin, yalnizca bir anin
bütün bir hayati kapladigi anlar O tiktaklar kadar önemsiz kalir simdi Hayatimiza verdigimiz bütün anlamlar Göremeseniz
de, bilirsiniz Hiç yakin olmamissinizdir intihara bu kadar.
Bana zamandan söz ediyorlar Gelip size zamandan
söz ederler Yaralari nasil sardigindan, ya da her seye nasil iyi geldiginden. Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme
gelir yeniden. Hepsini bilirsiniz zaten, bir ise yaramadigini bildiginiz gibi. Dahasi onalar da bilirler. Ama
yine de güç verir bazi sözler, sözcükler, öyle düsünürler. Bittigine kendini inandirmak, ayriligin gerçegine katlanmak,
sirtinizdaki hançeri çikartmak, Yüreginizin unuttugunuz yerleriyle yeniden karsilasmak kolay degildir elbet. Kolay
degildir bunlarla bas etmek, ugruna içinizi öldürmek. Zaman alir. Zaman alir sizden bunlarin yükünü O bosluk dolar
elbet, yaralar kabuk baglar, sizilar diner, açilar dibe çöker. Hayatta sevinilecek seyler yeniden fark edilir. Bir
yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir. O bosluk doldu sanirsiniz Oysa o boslugu dolduran eksilmenizdir.
Gün
gelir bir gün Baska bir mevsim, baska bir takvim, baska bir iliskide O eski agri Ansizin geri teper. Dilerim
geri teper. Yoksa gerçekten bitmissinizdir.
Zamanla yerlesir yasadiklarin, yeniden konumlanir, çogalir anlamlari,
önemi kavranir. Bir zamanlar anlamadan yasadigin sey, çok sonra degerini kazanir. Yoklugu derin ve sürekli bir
sizi halini alir. Oysa yapacak hiçbir sey kalmamistir artik Mutluluk geçip gitmistir yaninizdan Her seye iyi gelen
zaman sizi kanatir Ölmus saadeti karsilastir yasayan mutsuzlukla Günlerin dökümünü yap Benim senden, senin benden
habersiz alip verdiklerini Kim bilebilir ikimizden baska? Sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmis Bir
iliskiyi, duygularin birligini, Bir aski beraberlik haline getiren kendiligindenligi Yani günlerimiz aydinlikken kaçirdigimiz
her seyi bir düsün Emek ve askla güzellestirilmis bir dünya Simdi agir agir batiyor ve yokluga karisiyor Orada
olmus saadeti karsilastir yasayan mutsuzlukla Bunlar da bir ise yaramadiysa Demek yangindan kurtarilacak hiçbir sey
kalmamis aramizda.
Bu siire basladigimda nerde, Simdi nerdeyim? Solgun yollardan geçtim. Bakisimli mevsimlerden
Ikindi yagmurlarini bekleyen Yaz sonu hüzünlerinden Gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim Geçti her
cagin bitki örtüsünden Oysa simdi içimin yikanmis tasligindan Bakarken dünyaya Yanginlarla bayindir kentler gibiyim:
Çicek adlarini ezberlemekten geldim Eski sarkilari, sarhoslarin ve suçlularin Unuttuklarini hatirlamaktan Uzun
uzak yollari tarif etmekten Haydutluktan ve melankoliden Giderken ya da dönerken atlanan esiklerden Duyarligin
gece mekteplerinden geldim Bütünlemeli çocukluklariyla geçti Gençligimin rüzgara verdigim yillari Gökummalarin
ve içdökmelerin vaktinden geldim.
Bu siire basladigimda nerde, Simdi nerdeyim? Yaram vardi, bir de sözcükler
Sonra vaat edilmis topraklar gibi Sayfalar ve günler Isik istiyordu yalnizligim Kötülükler imparatorlugunda
bir tek siir yazmayi biliyordum Ilerledikçe...Kaybolup gittin bu siirin derinliklerinde Ask ve Aci usul usul eriyen
bir kandil gibi söndü daha siir bitmeden. Karardi dizeler. Ask...Bitti. Soldu siir.
Büyük bir saskinlik kaldi
o firtinali günlerden Daha önce de baska siirlerde konaklamistim Agir sinavlar vermistim degisen ruh iklimlerinde
Ask yalniz bir operadir, biliyordum: Operada bir gece uyudum, hiç uyanmadim. Barbarlarin seyrettigi trapezlerden
geçtim Her adimda boynumdan bir fular düsüyordu El kadar gökyüzü mendil kadar ufuk Birlikte çikalan yollarin yazgisidir:
Eksiliyorduk Mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim Her otelde biraz eksilip, biraz artarak Yani
çogalarak Tahvil ve senetlerini intiharlarla degistirenlerin Birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarinda Agir
ve aci tanikliklardan Geçerek geldim. Terli ve kirliydim. Sonra timarhanelerde timar edilen ruhum Maskeler ve
çiçekler biriktiriyordu Linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de... Korsan yazilari, kara siirleri, gizli
kitaplari Ve açik hayatlari seviyordu. Buraya gelirken Uzun uzak yollar için her menzilde at degistirdim Atlarla
birlikte terledim yollari ve geceleri Ödünç almadim hiç kimseden hicbir seyi Çiplak ve sahici yasayip çiplak ve sahici
ölmek için panayir yerleri... panayir yerleri... Ölü kelebekler... Ölü kelebekler... Sonra dünyanin bütün
sinemalarinda bütün filmleri seyrettim.
Adim onlarin adinin yanina yazilmasin diye Aci çekecek yerlerimi yok etmeden
Aciyla bas etmeyi ögrendim. Yoksa bu kadar konusabilir miydim? Ipek yollarinda kuzey yildizi Askin kuzey yildizi
Sanirsin durdugun yerde Ya da yol üstündedir Oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar Ölü yanardaglar,
ölü yildizlar Ve toy yasin bilmedigi hesap: isik hizi.
Askin bir yolu vardir Her yasta baska türlü geçilen
Askin bir yolu vardir Her yasta biraz gecikilen Gökyüzünde yalniz bir yildiz arar gözler Gözlerim Askin
kuzey yildizidir bu Yazlari daha iyi görülen Ben, öteki, bir digeri ona dogru ilerler Ilerlerim Zamanla anlarsin
bu bir yanilsama Ölü sairlerin imgelerinden kalma Sen de degilsin. O da degil Kuzey yildizi daha uzakta Yeniden
yollara düserler Düserim Bir siir yasatir her seyi yasamin anlami soldugunda Ben yoluma devam ederim. Bitmemis
bir siirin ortasinda Darmadaginik imgeler, sözcükler ve kafiyeler Yasamsa yerli yerinde Yerli yerinde her sey
Simdi her sey doludizgin ve çogul Simdi her sey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi Simdi her sey yeniden Yüregim,
o eski ask kalesi Yepyeni bir mazi yaratti sözcüklerin gücünden Dönüp ardima bakiyorum Yoksun sen Ey Sanat!
Her seyi hayata dönüstüren. |
. |
Murathan Mungan |

- sen içmeye kıyılmayan son sigaramın son
dumanı
git gellerimin fırtınalı geçmişi
sonunun kavuşmamak olduğunu bile bile
aykırılılıklardan
çelme yercesine toz pembe ve kahkahalı gülüşlerim
iyiki yapmışlarım olarak kalacaksın.
|
|

Seni Sevebilir Dostun Olabilirim
Sana
hayatinda sorunlar, supheler veya korkularinla ilgili cozumler sunamam Ama seni dinliye bilirim ve beraber cevaplari arastira
biliriz...
Gecmisini, acilarini ve hayal kirikliklarini degistiremem, ne de gelecekte olacaklari, Ama yardim etmek
icin herzaman yaninda olabilirim...
Ayaginin Kaymasini engelleyemem, Ama dusmemen icin ve tutunman icin sana elimi
uzata bilirim...
Eglencelerin, zaferlerin, basarilarin ve mutlulugun benim deyil, Ama bunlari nese icinde seninle
paylasa bilirim...
Hayatta yapman icin aldigin kararlar benim deyil, yargilarinda, Ama sana destek olabilir, cesaret
vere bilir ve istediginde yardim edebilirim...
Yollarimizin, degerlerimizin, ikimizin ayri dusmesini engelleyemem,
Ama senin icin Dua edebilir, konusa bilir ve seni bekleye bilirim...
Kalbinin kirilmasini ve aci cekmeni onleyemem,
Ama seninle birlikte aglaya bilir, kirik parcalari toplamak ve yerine koymak icin yardim edebilirim....
Sana kim
oldugunu soyleyemem, Ama seni sevebilir Dostun olabilirim...

yıllar geçti dökülemedi o sözcük dudaklarımdan
bu kaybediş yiter belki bir gün yüreğimde diye ben hep sustum... rüyalarımdaydı seni özledim
diyen uzak sesin ve gecelerce uyanışım gözyaşları içinde yeniden duyamayışımdandı
tatlı sessizliğini tek umudum son bir kez görebilmek olurdu seni son kez babacım demek son kez
sarılıp sana içime çekmek olurdu kokunu şimdi... şuan... yanağımı uzatsam
öpebilecek yakınlıkta olabilr misin ? sızlayan gönlümdeki özlemi durdurabilir misin ? damlalarını
düşüren bu yağmur altında tutabilr misin elimi yeniden ? bırakmaksızın... bizi ayıran
siyah göklere baktıkça boynum bükülür acılarım yeni bir tat bulur kendine mısralarım
ki senin içindir babacım senin içindir; şiirlerimin beyaz yası _________________ Gülerseniz,
dünya da güler, ağlarsanız, yalnız ağlarsınız

şiirlerimi ve şiirlerinizi sizinle paylaşmaktan büyük mutluluk duyarım
bu gece yıldızlara sordum.
o da beni severmi diye
......yakamozlar cevap verdi,
sevmesede sevmek herşeye değmezmi diye....

|