|
 |
Ne yazılmalı ki silinip gitmesin,
ne söylenmeli ki unutulup bitmesin. Sessizlikle başlayan bir hikaye bu. Eğer başladığı gibi
bitecekse sonu, yaşanan her ne varsa sil, gitsin. Hayallerde gerçek gibi yaşarken seni, umutlarda bitti bir zaman,
sevgiler de. Seni seviyorum çünkü ne zaman şiir okusam, mısralarından sen akıyorsun, gözlerimden yaşlar
süzülüp resmine damlıyor, sessizlik sararıyor içimde, susuyorum.
Tam buldum dediğin anda kaybetmek
nedir bilir misin? Atılmışlığı hissettiğin oldu mu? Hayaliyle yaşamayı ezberledin
mi? Delicesine sevdiğin ama onun seni sevmediğini öğrendiğin o anı hiç yaşadın mı?
Onun eksik yanlarını bile sevebildin mi ? Terk edilişe ilk defa görüyormuş gibi baktın mı? Elvedasız
ayrılıklar acıttı mı içini? Göz kapaklarına inat, uyumadığın oldu mu gecelerce?
Sadece mum ışığının aydınlattığı odanda onu düşündüğün oldu mu
saatlerce? Ellerin onsuz kaldığında üşüdün mü? Duyuyorum susuyorsun, yine susuyorsun, tıpkı
o zamanki gibi söylemiyorsun.
Seni seviyorum çünkü her gün biraz daha tükenirken her şey, benliğim sesizce
inliyor ben susuyorum. Bir an elinden tutuyorum, biran sonra belki de tamamen elimden kayıp gitmiş oluyorsun, anlayamıyorum.Yine
sensiz kalıyor kollarım, yine ıslanıyor gözlerim. Yaşamam için tek nedenimdin sen. Fakat binlerce
sebep vardı seni sevmem için.
Seni seviyorum çünkü yaşanacak bütün imkansızlıklarda sen varsın.
Bir yerlerim acıyor durmaksızın. Sessizliğin çok şey söylese de bazen susmanda incitir beni. Bilirim,
belki de en iyi ben bilirim ki, susmasını bilmek, bildiğini söylemekten daha zor. Bir uçurum gibi derinleşen
sessizlik, bizi birbirimizden ayırdı bile. Yenildik dostluğumuza, zamana, yalnızlığa, yenildik
işte! Sinsice sardı sessizlik, böyle birdenbire, ansızın... ve ben hala unutmam gerektiğini söyleyenlere
inanmıyorum.
Hissettiklerimi söylemektense dost kalmayı, seni sensiz yaşamaktansa susmayı tercih
ederim. Senin beni sevme fikri bile beni mutlu edebilecek kadar güzel ve asil!
Seni seviyorum çünkü sen benim siyah
beyaz dünyamı renklendiren o çok az şeyden birisin. Sensiz her andan korktum, korkuyorum. Alıp gitme ellerini,
alıp gitme gülüşlerimi, götürme düşlerimi. Sen benden gittin gideli öyle bıktım ki sensiz kendimden.
Seni seviyorum çünkü hala bir şeyler var vazgeçemediğim. Ben herkes için şiir yazmazdım, bu hep
tuhaf gelmişti. Fakat şimdi senin için şiir yazmamak tuhaf geliyor. Bu yıllarca sürecek ve de hiç dinmeyecekmiş
gibi düşünürken görüyorum ki anlamını yitiren bir şeyler var aramızda.
Seni seviyorum çünkü
tam her şeyden vazgeçmiştim ki, karanlığımın perdesini yırttı ellerin. Ama yine direndik
sessizliğe, hala konuşulmadan kalan öyle çok şey var ki! "Sustuğun yerde bir şeyler kırılıyor"
Nasıl söyleyeceğini sende bilmiyorsun besbelli.. Susman gerekiyor diye susuyorsun belki de, dostluğumuz
için.. Kalbim sendeyken her adımda, aklım sendeyken her dakika, unutmadım, unutamadım işte! _________________ ...Gecenin
karanlığında yok oldu sevdam...Gölge gibi...
|
 |
daha çok erken gitmezsen olmazmı |
Uykuyu gözlerde bırakaraktan.... Yürekte
hasretin hep kalaraktan.. Dudakta tenimde kaldın bunu bil.. Gitmesen olmaz mı daha çok erken..
Tan
ağardı dedin hani nerede.. İstemeden ayrıldık dediğin de.. Sardığın kolların
gevşediğinde.. Gitmesen olmaz mı daha çok erken..
Susarak yaşadık günleri ayları
Gözlerde bitirdik seneleri anları.. Kapalı kapılar simsiyah perde.. Gitmesen olmaz mı daha
çok erken..
Eridi buzlarım güneş görmeden.. Sonbahar geldi bahar olmada.. Seni kaybettim.. günüm
dolmadan.. Gitmesen olmaz mı..daha çok erken..
Pişmanlık gemisi limana geldi.. Gözüm arkada
yüreğim sende.. Sen de kal artık olduğun yerde.. Gitmesen olmaz mı..daha çok erken.. |
| |
|
Bilir misiniz....?
Sessiz gecenin
kucağında... Dans eden yıldızlarla.. Konuşarak her gece... Dua eder misiniz gizlice.
Ve sabah olup gün ağarınca... Kahreder misiniz kendinize.. Yine niye.... Yaşıyorum diye....
Ve...... Dağların ötesinde denizin kucağında Gecenin alaca kör karanlığında....
Kalabalıkta, yanlızlığın acısını.. Kahkahaların ardındaki gözyaşlarını......
Ömür boyu........ sevgisiz, mutsuz yaşamayı........ Geceler boyu.......aynalarla savaşmayı......
Bilir misiniz..? Yaşam senfonisi çalarken........... Ölümle dans etmeyi bilir misiniz...?
| |
 |
 |

Güneş, geceye ihanet edip denizi öperken...
Hayat kumsalımda yalın ayak dolaşıyordum. Anılarım... kum taneler gibi.. Sevgimle
sımsıcak,gözyaşlarımla ıpıslak avuçlarımdan yavaş yavaş dökülüyorlar Kumsalı
acımasızca kırbaçlayan dalgalar gibi Hayallerim... Kumsala dökülen kum taneciklerini Hoyratça kucaklıyorlar...
Çaresiz anılarım ve hoyrat hayallerim.... Çılgınca dans ediyorlar Heyhat..! Onları da
kaybettim... Yaz ortasında bir hazan yapraği gibi.... Kimsesiz kaldı yüreğim..
Bu bir veda değil........... Kavuşmadır..Dostlarım...
Oğlum, Kızım, hayat pınarlarım...... Belki siz bensiz olacaksınız ömürboyu....
Beni anacaksınız kimi zaman. Kahredeceksiniz dakikalara....... Kimi zaman unutacak gömeceksiniz anılara......
İşte o zaman... Hayatımın bedelini ödeyeceğim kadere. Mezarıma bekleyeceğim
sizleri... Belki de boşyere. Sakın üzülmeyin..! Akmasın gözünüzden bir damla......... Çünkü
ben... Hep savaştım yaşamla......... Ben kazandım yaşarken İlk defa........ Ölüm'ü seçtim
isteyerek....... Koşuyorum ona severek, sevinerek.... Ardımdan pek çok kişi gülecek........ Belki
Aptal.......Hakketti diyecek..... Ama......Hiç kimse.... Ölüm'le yaşadığımı bilmeyecek......
|
|
|
sizin ama benim sevdiğim şiirler
Söyle bana; bilir misin hiçbir çiçeği koparamadım
sana sunmak için; senin gözlerini anımsatırlardı bana. Hiçbir kuşa kapan kurmadım, soğuk kış
günlerinde aç kaldıklarında; senin ellerine benzetirdim kanatlarını. Bir tek ekmek kırıntısı
attıysam çöpe, kırılsın ellerim; sırf ekmek yiyişinin güzelliğine... Bir elmayı dilimlediysem
Allah belamı versin; senin ısırırkenki neşeni kaybederim hayallerimden korkusuyla. Bil ki; hiçbir
ağaca ismini kazıyamadım, gözyaşlanırlarda billur bir inci olan gözyaşlarına akıtırlar
diye.
Şimdi sen bana, beni ne kadar çok sevdiğini anlat. Gerçek yalan fark etmez, gözlerimde nasıl
kaybolduğunu, ellerimin seni İstanbul gibi sardığını, kalbimde ne çok yer bulduğunu, beni
aşksızlara inat nasılda inadına sevdiğini anlat. Yalandan da olsa bir de gülümsemen, ne çok hoşuma
gider bir bilsen. Şimdi sen bana ne olur beni ne kadar çok sevdiğini anlat.
Bilirsin belki, o yürüdüğün
yol bana çıkar. Benim göğsümde filizlenir senin hayata bıraktığın tohumlar. Vardır ya resimlerde,
ilginçtir diye basarlar dergilere; bir kayanın yada taşların içinden bir çiçek boy salar, bırakır
kendini hayatın bağrına, Küçük Prensin macerası gibi. İşte ben senin kayadan sert göğsüne
Martı Jonathen gibi inerim. Tüylerim dağılır dört bir yana. Sen her şeyin ikimize vardığını
sakın unutma.
Ey güzel, şimdi ben kucağını siper yapıp saçlarını doladım
boynuma. İster idam ilanımı sal her yana rüzgara bırakacağın gözyaşlarınla. İster
tut ellerimden kışkırt beni seni saran kalelerin kapılarına. Sür beni mağrur kumandaların
yüz binler askerinin arasına. Teke tek savaşmak değildir benim kahramanlığım ve elime almam
bir kılıç bile. Benki zaten senin hasretinle suda bile yanarım, sana kavuşmaya dair azmimle ne zaferler
kazanırım, ne yenilgilere bilenirim. Ey güzel bir sevgi fermanını asmak için boynuma, söyle ne kadar daha
güllerden kan süzeyim?
Mademki; ömrüme bir aşkbasan eşkıyası gibi çöktün, şimdi beni bir
dokunuşla uyandırman lazım değil midir bu vuslat provalarından. Şimdi içime dudağından
dualar üfleyip baharlar ekmen lazım değil midir? Hele söyle beni sevmen şart değil midir?
|
|
 |
 |
|
 |
Umut Uzun Bir Açılma
Umut
uzun bir açılma Var git peşinden Var git, belki bir öncesi gelir Yavaş yavaş toplanası Ölürse
telef olan sevisi gelir Bir yanına çifte gece sokulu Bir yanından gündüz akan çiçeğin En iç yaprağından
tohum sevinir
Onlar suya adanmış Onlar hiç gün görmemiş Akar gider boşuna Bir açılsa
ağızları Söylenmemiş sözler gelir
Nerden başlarsan başla Her adım çiğner
yalnızlığını Daralmış,arada kalmış sevgi Hiç ummadığın yerde
Neden uykular çiçek Neden çiçekler uyku
Var git peşinden durma Bir yerlerde yeniden
Aslında biz gidenlerin arkasında yaşıyoruz.
Sahte bir dünyanın nefesini alıyoruz inanmadığımız ciğerlerimizle. Yarına
bakıp sıradan hayallere dalıyoruz. Oysa ki yaşam defterini açıp sıradan alıyor öğrencilerini
içeri. Biz ise sıranın kime geleceğini düşünmek yerine aramızda sessiz bir korkuyla konuşuyoruz.
Kaç kişi yaşamdan göçtü? Ya da kaç kişi yeni bir hayatı bıraktı arkasında? Kaç
kişi ıslak yüzlerine baktı soğuk aynasında? Ya da kimler yürüdü arkasından cansız bedenlerin
çaresiz yolculuğunda? Hayat bizi tekrara götüren bir oyun gibi. Her gün farklı bir saat ya da farklı
bir tarih gibi ama yaşananlar ve hayaller hep aynı. Ne acılarımız ne de sevinçlerimiz farklı
her saat başında. Tek düşündüğümüz bir şeye başlayıp sonundaki sahteliği satın
almak. Kim döndü geriye? Kim söyleyebildi yapamadıklarını ya da içindeki nankör isyanları? Kim
yüzsüz ve bencil olduğunu kabul etti? Ya da kim hayata isyan etti ikinci defa? Kim cesaret edebildi korkusuzca düşünmeye?
Kimler ağlamadan, bağırmadan acısını gömdü içine? Kimler soyabildi katı fikirlerini
soğuk rüzgarlara? Hangileri terledi emeğin ta ortasında? Şimdi beklenen her anın bekçisi olan
insan kimin gideceğini nereden bilecek? Nasıl anlayacak bugünün son gün, bu nefesin son nefes olduğunu?
Bir gün gibi yüz yıl da geçer. Bin yıl gibi bir an da geçmez bazen. Ama hatırladığın
her yüz mutlaka bir gün kaybolacak. Unutma ki, yarın bugünden daha fazlasını anlamadıkça aldığın
nefesin bir anlamı yoktur.
|
Ve artık; ben intihar meraklısı
bir adam değilken, bir yitip gitmek kalmışken bana, bil senin sevmene kuduran muhtaçlığımı.
Bil ve anla menekşelerin ve rüzgarın ve aşkımın kızı. Öyle sevki beni, sadece öleyim.
Şerefim üzerine... _________________ ''ölümün olduğu yerde daha ciddi ne olabilir?'' |
Akbabalar Kelebekler
Yüregi agzinda bir çocuk Gibi alirken kalemi
elime Beceriksiz, acemi ve olasiya Yapayalnizim her defasinda
Bu sonuncu olsun diyorum Ömrümün eksiksiz
tek siiri Yazilsin artik kirk yasimin Ve bir askin bittigi bu gece
Akbabalar bin yil kelebekler Bir mevsim
yasarlarmis ki ask Da kisa ömürlüdür, baslar Gibi biter yasanmissa eger
Yasanan ne varsa hosgörünün Bir
parçasidir artik ama ben Yine de yakabilirim bu gece Bütün anilarimi bir siir için
Sonra irkiliyorum, anilarim
yoksa Dostlarim da terkedilmistir yangin Sürüp dururken yurdumda ki o zaman Kiymeti harbiyesi nedir bu siirin
Sabaha karsi dilim pasli Beynim keçelesmistir ve yangin Yalnizligima siçrarken üsüyor Bütün sözcükler.
Umut yoktur
Yüregim diyorum, kekeme Alingan, serseri yüregim Sen nerden bilebilirsin Bir siirin nasil
yazildigini
|
 |
|
 |
|
|
|

-
Ara Sira |
. |
Yalnizliga dayanirim da, birbasinaliga asla.. Yaslanmak
hos degil duvarlara baka baka.. Bir dost göz arayisiyla. Saat tikirtisiyla.....
Korkmam Geçinip gideriz
biz mutlulugumla, ama 'Günün aydin, aksamin iyi olsun' diyen biri olmali.. Bir telefon sesi çalmali arasira kulagimda...
yoksa Zor degil, hiç zor degil, demli çayi bardakta karistirip bir basina yudumlamak doyasiya.... Ama
'çaya kaç seker alirsin? ' Diye soran bir ses olmali ya ara sira......
22.11.2002 |
. |
Elif Sebnem Akal |


hissediyormusun yüreğimin ritmini hisset ne olur damarlarımdaki
kanın seni bulmak için deliler gibi dolaştığını . söylemiştim değilmi ipsiz bir
uçurtmayım ben çağların çizgilerinde süzülen susma ve gözlerini kapama rüzgarım sensin düşerim yüreğinde
yer varmı
..yıldız yorgan olmak isterdim kal demeni bekledim öylesine kilitlendim
gözlerinden yüreğine öylesine kal demeni bekledim ne yorgan ne yastık istedim aynı gök yüzü altında yıldız
yorgan olmak istedim sadece kal demeni bekledim oysa gitmemi istemişti bir gün değil bir ömür boyu hayatından
gitmemi istemişti şimdi gittim ben beni aldım gittim şimdi bir gün değil bir ömür girdi aramıza
artık ne sen bana gele bilir sin ne de ben kalbimi aça bilirim sana oysa bir mehtapta yakamozu seyretmek yıldızlardan
ad tutmak bulutlardan yorgan olurdum üstüne oysa kal demeni bekledim inadına gözlerinden yüreğine kenetlenerek
|
Bu gün ilk defa yüzleştim aynalarda kendimle.
ilk defa gözlerimde gözlerini gördüm bu gün yokluğunu hissettim içimde yoktun eksikti
birşeyler ıssız bir çöl gibiydim kaybolmuştum kendi içimde ilk defa tanımadığım biriyle
konuşmak içimi dökmek istemiştim.
haytıma şiirlerime ilk defa tarih atıyor saatlere bakıyordum24.09.2005.13.35.cumaertesi
.ilk defa tarihler saatler giriyordu hayatıma.
belkide ilk defa yazdıklarım giriyordu hayatıma
senin yokluğunun bocalamasıydı.
acının bu kadar acı ve tarif edilemez olmasıydı kuşlar suskun
çiçekler renksiz göneş bu kadar ışıksız kalmıştı belliki yüreğimdeki bu kabuk
bağlamaya yüz tutmuş yarayı yine tırnaklayıp kanattı birisi .
belkide sensizliğin ilk baharında bu kadar hüzün ve buruk bir gece ilk defa
içimde sensizliği yaşıyorum ilk defa çaresiz ve sensiz.kimselere anlatamıyor kimseler anlamıyor acıyı
yaşamadan acının bu kadar acı olduğunu kimseler bilmiyor ilk defa içimde sen ve sevgi olmadığı
gerçeğini.
SONER TEMUR
-
Bir gül kalbimden sana Bugün sevgililer günü Hadi kokla yaprakları
Ver mutluluk gülüşünü
Tomurcuksun goncasın Her günümde açansın Sen gönül kanaryamsın
Kalbimde şakıyansın
Gözünde kirpikler oktur Aşkının izleri çoktur Eşin
benzerin yoktur Gerisi yalan hep boştur
Yüreğimdeki sevda sensin Sen ezelden sevilensin Sanki
ruh'a can verensin Ölümüne sevilensin
Deryalarda denizlerde Gecelerde gündüzlerde Her yudumda her nefeste
Yaşatırsın her istekte
Sensin hayatın adı Sensiz olmaz ki tadı Mutluluğum
hep sensin Çünkü seviyorum seni

Insan Telefon Defterini Temize Çekerken
Bazi Isimleri Eski Defterinde Birakir . Onlar artik birdaha asla aranmayacaktir.Garip bir hüznü barindiran bu silik
isimlere bakilir bakilir.Kimi okuldan sinif arkadasinizdir, kimi çok çabuk unutuverdiginiz bir sevgili, kimi bir cafede
aylarca herseyi ama herseyi paylastiginiz birisi; yada istifa ettiginiz bir yerden bir arkadasiniz! Soyadlari sorulmamis
birsürü hatirlanmayan isimde vardir defterde; ve süphesiz üstünde isim olmayan telefon numaralari korkunç bir operasyonla
onlarca hayat, onlarca güzellik bir çirpida ortadan kaldirilir.
INSAN TELEFON DEFTERINI TEMIZE ÇEKERKEN BAZI ISIMLER
ÜZERINDE DURUR.
Onca zaman sonra birkez arasaniz, sesini duysaniz... Ona edilebilecek bir çift sözünüz yoktur!
Birlikte gittiginiz filmler, meyhaneler, evler birbirinizi yillar sonra özlemenizi saglayacak sevgiyi asilamamistir size.Yalnizca
bir isImdir simdi o.Temize çekerken atlarsiniz hemen.Derhal çevirirsiniz sayfayi telasla, alalacele.Oh, isim geçmiste
kalmistir.
INSAN TELEFON DEFTERINI TEMIZE ÇEKERKEN HAYATINIDA SORGULAR!
Hangisi ihanet etmistir, hangisi
yalvarmistir kendisini birakmamaniz için; hangisinin birsüre sonra arkanizdan konustugunu duymussunuzdur; hangisi
sizi en güzel öpmüstür; hangisi rüyalariniza girmistir, hangisinin ayak parmaklari ilginizi çekmistir, hangisine hediye
alirken zorlanmissinizdir, hangisiyle en hararetli tartismalara girip kavga etmissinizdir, hangisi için sabahlara kadar
içip içip aglamissinizdir? ! ...
Dogrular, yanlislar, hatalar, tutkular!
Birlikte EDIP CANSEVER okudugunuz
o insanlar, solmuslardir.
INSAN TELEFON DEFTERINI TEMIZE ÇEKERKEN YALNIZLIGINIDA KANITLAR.
Bütün bu insanlar
simdi nerede, ne yapmaktadirlar? Saat elbette dört'tür! Paradoks, labirent, koni, tüm bilimsel ifadeler ve mentalite tersine
dönmüstür. Ters dönmüsüzdür. Bu tekbasinalik ve bu isim katliami aslinda size ters gelir... Çalan telefona bakarsiniz.Acaba?
Acaba telefon defterini temize çeken bir arkadasinizin son anda kurtarma çabasi midir?
Bir iki kirik sözcük, yarim
yamalak bir bulusma, belki...
Bilemezsiniz...
LÜTFEN, AMA LÜTFEN TELEFON DEFTERLERINIZI KAYBETMEYINIZ... .
Kimsesizdi Asilligin . Kimsesizdi
asilligin Soyu tukenmis masal kuslari gibi beklerdin beni dukkanlarin onunde sokak koselerinde...
Kimse
sigamazken kendi gecesine sen kapilarin onundeki sahipsiz dalginliga vurulurdun
Cok iyi bildigin bir meyhaneydi
dunya duslere karsi yasanan...
Tehlikeliydin, kimsesizdi asilligin en kirli yerde arardin sevgiyi... en
dipte...
Hayatin en unutulmus yerinde... . Cezmi Ersöz


.ARTIK SAZ ÇALIMIYOR TÜRKÜ SÖYLEMİYORUM ŞİİR YAZMIYOR
KİTAP OKUMUYORUM KIRLARDA KOŞUP ÇİÇEK TOPLAMIYORUM YAĞMURDA ISLANIP GÜNEŞİN AÇMASINI BEKLEMİYORUM GECE
UYUMUYOR AMA YILDIZLARIDA SEYRETMİYORUM ÇÜNKÜ SEN YOKSUN YA HİÇ BİRİNDE HUZUR BULAMIYORUM
|
TANIMAK İSTİYORUM SENİ MERAK EDİYORUM
SENDEKİ BENİ AÇ YÜREĞİNDEKİ PENCEREYİ BAK YÜREĞİMİN İÇİNE GÖR
BAK BENDEKİ SENİ
DÖK İÇİNDE NE VARSA ESKİ SİYAH BEYAZ RESİMLERİNİ KOY
MASANIN ÜZERİNE PAYLAŞALIM BU ANI SENİNLE
|
. |
. |
Istanbul'u Dinliyorum |
. |
Istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapali Önce hafiften bir
rüzgar esiyor; Yavas yavas sallaniyor Yapraklar, agaçlarda; Uzaklarda, çok uzaklarda, Sucularin hiç durmayan
çingiraklari Istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapali.
Istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapali; Kuslar geçiyor,
derken; Yükseklerden, sürü sürü, çiglik çiglik. Aglar çekiliyor dalyanlarda; Bir kadinin suya degiyor ayaklari;
Istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapali.
Istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapali; Serin serin Kapaliçarsi Civil
civil Mahmutpasa Güvercin dolu avlular Çekiç sesleri geliyor doklardan Güzelim bahar rüzgarinda ter kokulari;
Istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapali.
Istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapali; Basimda eski alemlerin sarhoslugu
Los kayikhaneleriyle bir yali; Dinmis lodoslarin ugultusu içinde Istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapali.
Istanbul'u
dinliyorum, gözlerim kapali; Bir yosma geciyor kaldirimdan; Küfürler, sarkilar, türküler, laf atmalar. Bir sey
düsüyor elinden yere; Bir gül olmali; Istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapali.
Istanbul'u dinliyorum, gözlerim
kapali; Bir kus çirpiniyor eteklerinde; Alnin sicak mi, degil mi, biliyorum; Dudaklarin islak mi, degil mi, biliyorum;
Beyaz bir ay doguyor fistiklarin arkasindan Kalbinin vurusundan anliyorum; Istanbul'u dinliyorum. |
. |
Orhan Veli Kanik | |
|
Animsamak Kuslari |
. |
I
çatilarin üzerinde yürürdü serçeler kanatlarindan
günisigi dökülürdü cigerleri sökülür gibi öksürürdü yokusa vurdukça erkenci isçiler
ekmeginin yanina günesi
koyup usulca bakkaldan çikan çocuk bir çift kanat açardi kösede ben dönerdim geceyarilarindan üstüm basim
çatisma içinde
sardunyalarin arasinda pencerede sen taze bir badem gibi dururdun beni her sabah böyle vururdun
çekip gözlerine mahmur bulutu
günaydin derken salt dudaktin biri seni mutlaka öpüyordu bana mi öyle geliyordu
sen mi çok ufaktin
saçlarinda miniminnacik papatya ardinda çiçek bahçesi ayip bir söz gibi yürürdün gözlerimi
alip götürürdün körleme kalirdim
gidisini görüp de dönüsünü beklememek olur mu beklerdim tahtaya gömülen çiviler
gibi bluzunun altinda kanatlanan çifte kumruyu biraz köylü biraz burjuva sanirim kalçalarindan almisti o felaket
huyu
II
kimdin neydin neciydin benim fikrim yoktu senin yasin ve korkun kimi vakit konugu
olurdun duvar diplerinde kalles ölümlerin kokladigi evimin
tomurcuklari patlayan bir dal gibi gülerdin kahve
içtigimiz fincana pencereye kilime duvara tabakta dilimlenmis elmaya çin çin mavi saçilirdi en olmadik yerde
etegin açilirdi aklim karisirdi
ne mümkündü görmemek hissetmemek incecik parmaklarinda askla tüterdi deger
degmez dudaklarina bütün sigaralar erkekti
III
sen hep oralardaydin küçük hos görüntülerinle ben
yüzümü rüzgara verirdim saçimin her telini uzak mavilere götüren denize dönerdim sonra sirtinda dalgalar yürüten
terim sogurdu bir köpek namlu ensekökümde dururdu iskence suradaydi cezaevi burada yürürlerdi benimle
yürüsem uzansam yatarlardi yanima onlar benim gölgelerimdi bir önüme düserlerdi bir ardima
IV
kapandi üstüme geceyarilari polisler sürüklüyordu beni kent boydanboya susuyordu bulvarda bir agaç gürültüyle
kusuyordu
kapandi üstüme geceyarilari sen yoktun okul arkadaslarimin adini telefon numaralarini sinema
kapilarini öptügüm ilk kiz gibi içtigim ilk sigara ilk içki çiktigim ilk afis gecesi gibi aklimda tuttum bir
senin adini adini unuttum
animsamak kuslari
biçak uçmalari |
. |
Nevzat Çelik |
. |
. |
|
daha çok siir için TIKLAYIN
|
|
|
 |